NİĞDE İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Efsaneler

KESİKBAŞ TÜRBESİ

Mevlana bir gün Hacı Bektaş Veli’den bir dede ister. Şems Tebrizi de kendisinin gitmek isteğini söyler. Onun tevazu göstermemesinden rahatsız olan Hacı Bektaş, Şems’e  “Benlik ile meydane geldin, başlı git, başsız gel!”  der. Şems gider ve öldürülür. Kellesi koltuğunda uçarak şeyhinin dergâhına gelip özür dilemesiyle Hacı Bektaş, Şems’e başını alıp memleketi Tebriz’e gitmesini emreder.  Başını yere koyup uzanır ve ruhunu orada teslim eder. Hatta evliya çelebi Şems-i Tebrizi ’nin başının Azerbaycan’da Hoy Kasabası’nda bir türbede gömülü olduğunu ve kendisinin burayı bizzat ziyaret ettiğini belirtmektedir. Ayrıca Türkiye’nin pek çok köy kasaba ve şehirlerinde Kesikbaş Türbeleri ve bunlarla ilgili efsaneler meydana gelmiş olup çeşitli ziyaret ve adak usulleri geliştirilmiştir. Aynı şekilde Niğde’deki bu türbesinin bir rivayet dâhilinde Şems-i Tebrizi’ ye atfedildiği anlaşılmaktadır.

Kaynak: Mehmet Özkarcı Kültür Envanteri.Niğde

GÜLBABA TÜRBESİ

4. Murat Bağdat Seferi'ne giderken Niğde Güllüce Köyü yakınlarında ordusuyla konaklamıştır. Misali Baba kısıtlı bir malzemeyle askerlerin ve hayvanların yiyecek ihtiyaçlarını karşılamış. Sultan yaşadıkları ve yapılanlardan duyduğu hoşnutlukla bir kese altını ihtiyara uzatmış. Ancak yaşlı adamın yanıtı ilginç olmuştur “ o kese bize değil, seferde size gerektir. Dünya malında gözümüz yok. İşimiz gönlümüzledir.” dedikten sonra o kışın ayazında elini koynuna sokarak daha çiçeği de yaprağı da taze bir gül çıkarıp sultana uzatmış. Sultan gülü alınca Misali Baba’nın elini öperken, “sana Güllü Baba denilmesi yakışır” demiştir. Böylelikle Misali Baba Güllü Baba diye anılırken yaşadığı bölgedeki oluşan köye de Güllüce Köyü denilmiştir.

Kaynak: Ömer Fethi Gürer. Kapadokya'nın Başkenti Niğde

NARLIGÖL

Acı gölün bulunduğu alanda bir şehir varmış. Bir gün köye yaşlı bir dilenci gelmiş. Köylülerden ekmek istemiş ne ekmek ne sadaka veren olmadığı gibi kimse ihtiyar dilenci ile ilgilenmemiş. Dilenci bitkin halde çaresiz köyde gezinirken gören bir yeni gelin haline acıyarak ekmek vermiş. Dilenci gelin kızın ekmek vermesinden çok mutlu olmuş ve ona dua ettikten sonra “şimdi senden bir isteğim olacak, sözümü dinle ve ardına bakmadan Anafakı tepesini aş, sakın ardına da bakma” demiş.

Anafakı tepesine doğru gelin yürümeye başlamış. Gerçekten gelin ardına bakmadan yürüyormuş. Ama köyden uzaklaşmaya başlayınca merak edip sabredememiş içinden doğan bir hisle geri dönüp köye bakmak istemiş. Dönmüş ama ne görsün köy ortadan yok olmuş ve köyün bulunduğu alan sularla kaplı büyük bir alan olmuş gelin gördüklerine inanamamış. Bütün sevdiklerinin de köyünün de yok olduğunu gören gelin oracıkta yere kapanmış ağlamaya başlamış. Hıçkırıklar içinde o kadar ağlamış ki oturduğu yerden kalkamamış ve orada ölmüş. Rivayet o ki gelinin mezarı sıcak su kaynağının olduğu yere yakındır ve sıcak su kaynağı gelinin gözyaşlarıdır. Gelinin mezarı da orada yaz kış su akan taşların olduğu alan sayılır ve gözyaşlarının aktığı pınar olarak aktığına inanılır. Anafakı tepesine doğru yer alan birkaç tarihi yapı gelinin ağlaması ile onun yalvarması sonucu kalan yerler olarak anılmaktadır.

Kaynak: Ömer Fethi Gürer. Kapadokya'nın Başkenti Niğde

ALAEDDİN CAMİİ

Selçuklu Sancakbeyi Ziynettin Beşare ’nin dillere destan güzelliği ile meşhur bir kızı vardır. Sancakbeyi il merkezine bir cami yapılması için emir verir. Camiyi yapan usta da Sancakbeyi'nin kızına gönlünü kaptırıverir. Camiyi yaparken, aşkını sonsuza kadar yaşatmak isteyen usta, kapı duvarın taşlarına Sancakbeyi'nin kızının siluetini işlemek için büyük emek verir. Asırlardır Sancakbeyi'nin kızının yüzü, Alaeddin Cami’nin kapısında ışık gölgesi olarak belirmektedir. Ustanın umutsuz aşkını taşlara işlediği rivayet edilir.

Kaynak: Ömer Fethi Gürer. Kapadokya'nın Başkenti Niğde

NİĞDE ELMA'SI

Niğde elmasını diğer şehirlerin elmalarından farklı kılan özelliği elmanın enine kesildiğinde beş çekirdekli yıldız biçimli olmasıdır. Bu görünüm halk arasında Niğde elmasını farklı ve özel kılar. Ayrıca lezzeti ve kokusunun ayrıcalıklı olmasının ise bir ermişin duası sonucu olduğu anlatılır: Yolu Niğde’ye düşen bir ermişin, bir çobanın yanında mola vermesi ile başlayan sohbetten sonra çoban, azığı olan bir elmayı ermişle paylaşmak ister. Elmayı böler ve bu Niğde elması, ortasında yer alan yıldız bu topraklar da ona vurulmuş mühür gibidir‛ der. Derviş, bu gönülden yapılan ikramdan etkilenerek dua etmeye başlar ve bu memleketin tüm elmalarına bu gönülden ikramın güzelliği, kokusu, tadı sinsin der. Niğde elmasını böylesi güzel kılan şeyin dervişin duası olduğuna inanılır.

Kaynak: Ömer Fethi Gürer. Kapadokya'nın Başkenti Niğde

KEÇİ KALESİ

Rivayete göre kaleyi almak için günlerce kuşatan ordular çok iyi korunaklı yerde olmasından dolayı ele geçiremezler ve günlerce süren kuşatma sonrası bir gece keçilerin boynuzuna mumlar yakarak kaleye doğru harekete geçerler. Kaledekiler gelenlere sayıca çok kalabalık varsayarak teslim olurlar. O nedenle adının 'Keçi Kalesi' olduğu söylenmektedir.

Kaynak: Ömer Fethi Gürer. Kapadokya'nın Başkenti Niğde